"Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!" Hz Muhammed sav

"Nasıl öldüğümüz kim olduğumuzu gösterir. Hayatı ölüm tanımlar..." Octavio PAZ,



31 Aralık 2012 Pazartesi

Sevginin Son Kanıtı, Meral Tüzün ve kızı Berivan

Kaynak: okuryazar.tv
Söyleşi : Didem Üst

“Hala alışmaya çalışıyorum”


‘Sevginin Son Kanıtı’, bir annenin kızının yıllarca süren acılarına son vermesinin hikayesi. 17 yıl boyunca çocuğunu yaşatmaya uğraşıp, bunun gerçekleşmeyeceği tıbben kanıtlanınca da onu ölüme uğurlayan bir annenin tanıklıkları, duyguları, hala dünyanın her tarafında tartışılmaya devam eden ötenazi tartışmalarına da bir katkı niteliğinde… Meral Tüzün, kızı Berivan’ın acı hikâyesini ve onu hayatta tutma mücadelesini bir kitapta toplamış. O öyle bir anne ki, kızının acılarına  son verebildi ve kızı bu dünyada yokken bile onu yaşatmayı başarabiliyor. 


Kızınızın okula başladığı günlerde sağlığıyla ilgili şüpheleriniz başlamış. Kitapta şöyle bahsediyorsunuz; “Okula başlayalı iki ay olmasına rağmen Berivan’ın neşesi yoktu. Okulun ilk günlerinde duyduğu korku hiç azalmamıştı. Kendine olan güveni, neşesi uçup gitmişti sanki. Ben, bunun sadece bir zaman meselesi olduğunu düşünüyordum. Okula yeni başlamıştı, yeni ortama alışması için birkaç hafta daha gerekiyordu” Berivan nasıl bir çocuktu?

Çok sağlıklı ve hareketli bir çocuktu. 1 yaşında her çocuğun geçirebileceği gibi oda çocuk hastalığı olan “kızamık “geçirdi. Normalde böyle bir hastalık geçirildiğinde vücut buna karşı bağışıklık kazanır ve bir daha hastalık tekrar etmez. Fakat Berivan’da bu böyle olmadı. Yıllar sonra o virüs aktif duruma geçerek beyine yerleşip tahribat yapmaya başladı.

 

12 Aralık 2012 Çarşamba

Hable con ella (2002)





Yönetmen: Pedro Almodovar
Senaryo: Pedro Almodovar
Oyuncular:Rosario Flores, Javier Cámara, Darío Grandinetti 

Les Invasions Barbares (2003)



Yönetmen: Denys Arcand
Senaryo: Denys Arcand
Oyuncular: Rémy Girard, Dorothée Berryman, Stéphane Roussea
Yapım: Kanada - Fransa 2003

Yatakta hareketsiz ama ağzıyla bir ömrü yazdı

Hayata karşı bazı hastalıklarla malul durumda olanların hepsi ötanazi talep etmiyor. Hayata dört elle sarılabiliyor.

kaynak: zaman gazetesi 14 nisan 2012




Bir yaşında geçirdiği çocuk felci sebebiyle 35 yıldır hastane odasında yaşamını sürdüren Brezilyalı bir kadın ağzına yerleştirilen çubuğu kullanarak kitap yazdı. Sao Paulo şehrinde doğan ve henüz kundakta bebekken yatağa mahkûm hale gelen Eliana Zagui, 38 yıllık sıra dışı hayatına ait hatıraları kitapta topladı.  

9 Aralık 2012 Pazar

"Kocamın Ölüm İsteğini Destekliyorum"



röportaj: duygu ertürk
fotoğraf: leyla yaman
yeni aktüel dergisi 186. sayı

13 Ağustos 2009 Perşembe


“KOCAMIN ÖLÜM İSTEĞİNİ DESTEKLİYORUM”




50 yaşındaki Tuğrul Cankurt’un Ankara Yukarı Ayrancı’daki evine girdiğimizde, eşi Seviye Cankurt karşılıyor bizi: “Hoş geldiniz. Biraz beklemeniz gerekecek yalnız. Tuğrul Bey’in sondasını çıkarmam lazım.”
Yaklaşık on dakika sonra işlem bitiyor. Ortasında, çokişlevli olduğu her halinden belli tekerlekli sandalyede dimdik oturan Tuğrul Cankurt’un olduğu salona giriyoruz. Zaten biz eve ilk girdiğimizde Seviye Hanım, “medya bizden ah! vah! bekliyor. Ama boşuna. Bizde arabesk yok!” demişti. Tuğrul Bey’in dik duruşu ve güleryüzü bu sözü daha anlaşılır kılıyor. Karşımızda, yıllardır, her fırsatta “ötenazi istiyorum” diyen birisi var. Onu öyle dimdik görünce “Ölmeyi istemek size hiç yakışmıyor” diyoruz. Bu söze alışık olduğu belli, gülümseyerek, “neden?” diyor, “bakın, bu altımda gördüğünüz sandalye var ya, onu bana devlet vermedi, mahkeme kararıyla aldım.”

Sonra kasedi başa sarıyor, hikayesini baştan anlatıyor: 5 Eylül, kaza, kırılan omurilik, kalp pili, felç, sonda, tekerlekli sandalye, yoğun bakımdan çıktıktan hemen sonra verilen ve bir daha dönülmeyen ötenazi kararı…
Boynundan aşağısını bir daha oynatamayacağını öğrenmiş; resim öğretmeni olarak bir daha resim yapamayacağını… “Büyük bir travma” diyor ruh halini anlatırken, “sinir hücrelerinin tedavi edilemediğini biliyorum. Uzunca bir süre yaşam ve ölüm arasında git-gellerden sonra hayatın içinde ailemle yalnız kaldığım yeni bir yaşam biçimi… Hepsi bu!”