"Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!" Hz Muhammed sav

"Nasıl öldüğümüz kim olduğumuzu gösterir. Hayatı ölüm tanımlar..." Octavio PAZ,



2 Nisan 2015 Perşembe

Terry Pratchett Choosing to Die










Yazı: ekşi sözlük yazarı dilmecevirmen

Not: yazar, 12 mart 2015'de vefat etmiştir.

belgeseli izlemek için: Terry Pratchett, Ölmeyi Seçmek


ünlü yazar terry pratchett'ın sunduğu, destekli ölümle ilgili belgesel. alzheimer hastalığından muzdarip terry pratchett, yaşamının çekilmez olup artık yazma yeteneğini tamamen yitireceği günleri aklına getirdikçe destekli ölüm üzerine daha çok düşündüğünü belirtiyor filmde. böylece, onulmaz hastalıkları yüzünden huzurlu ve onurlu bir ölümü isteyen insanlarla konuşmaya başlıyor. film boyunca motor nöron hastalığı çeken peter smedley'le, daha evvel bu ölüm şekliyle ötanazi yapan belçikalı yazar hugo claus'un eşiyle, motor nöron hastalığına sahip emekli taksici mick gordelier'le, multipl skleroz hastalığından muzdarip andrew colgan'la tanışıyoruz. terry pratchett, yardım alarak ölmenin yasal olduğu isviçre'deki dignitas kurumunu ziyaret ediyor ve kurucularıyla konuşup destekli ölüm hakkında bilgi alıyor. daha evvel karşılaştığımız iki hastanın dignitas'a başvurduğunu öğreniyoruz sonra: peter smedley ve andrew colgan. terry pratchett, andrew colgan'a ölmeden önce veda ediyor, peter smedley'nin ölümüne ise şahit oluyor. bu kısımların izleyen için çok acıtıcı olduğunu söylemeliyim. terry partchett'ın buna nasıl dayandığına hayretle bakakaldım. izleyip bitirdikten sonra terry pratchett'ın akıl karışıklığını siz de izleyici olarak yaşıyorsunuz: yatalak olup ölene kadar başkaları tarafından bakılmak mı yoksa henüz elden ayaktan düşmeden onurlu bir ölümü tercih etmek mi? cevap gerçekten zor. tabi çok büyük acılar çeken bu insanlarla empati kurmak imkansız. umut insanlığın varoluş sebebi. kendinizi umudunu yitirmiş bu insanların yerine koymaya çalışmak beyhude. ne hissedeceğimi bilemedim belgesel bittiğinde, boğazımda koca bir yumru, kalakaldım.

Belçika'nın Flaman bölgesinde her 22 ölümden 1'i ötanazi

Belçika'nın Flaman bölgesinde her 22 ölümden 1'i ötanazi

kaynak: timeturk 

Ötanazinin 2002 yılında yasal hale geldiği Belçika'da, bu yöntemle hayata veda edenlerin oranı artıyor.Gent Üniversitesi ve Brüksel Flaman Serbest Üniversitesi'nin (VUB) ortak araştırmasına göre, Belçika nüfusunun yüzde 60'ının yaşadığı otonom Flaman bölgesinde ötanazi yaptıranların toplam ölümlere oranı 2007'de yüzde 2 düzeyindeyken, 2013'te yüzde 4,6'ya yükseldi.
New England Journal of Medicine dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, Flaman bölgesinde ötanazi taleplerinin onaylanma oranı da hızla artıyor. 2007 yılında ötanazi başvurularının yüzde 56'sına izin çıkarken bu oran 2013'te yüzde 77'ye çıktı.
Araştırmacılar, "2007 ve 2013 yılları arasında Belçika'da ötanazi talebinin arttığını ve doktorların, genellikle palyatif tedavilerin ardından bu talepleri artan oranda karşıladığını" ortaya koyarak "ötanazinin Belçika'da hayatı sonlandırmada artan oranda geçerli bir seçenek olarak değerlendirildiği" sonucuna ulaştı.
2002'de 18 yaş üstüne ötanaziyi serbest bırakan Belçika, geçen yıl çocuklara ötanaziyi yasal hale getirerek dünyada bir ilke imza atmıştı. Hollanda ve Lüksemburg ötanazinin yasal olduğu diğer ülkeler. Hekim yardımlı intihar ise İsviçre, Almanya, Arnavutluk ve ABD'nin bazı eyaletlerinde serbest.

9 Ekim 2014 Perşembe

Beyin Kanseri Brittany Maynard Ölüm Tarihi Olarak 1 Kasımı Seçti



29 yaşındaki ileri dönem beyin kanseri olan Brittany Maynard, tedavisi olmayan hastalığında öleceği tarihi kendisi seçmek istedi. Yaşadığı San Francisco Körfez Bölgesi'nde onurlu ölüm yasal olmadığı için Oregon'a taşıdılar.

ayrıntılı bilgiyi aşağıdaki linklerden ulaşışabilirsiniz.

http://www.thebrittanyfund.org/

http://www.washingtonpost.com/news/morning-mix/wp/2014/10/08/terminally-ill-brittany-maynard-29-has-scheduled-her-death-for-nov-1/

http://www.cnnturk.com/fotogaleri/yasam/olecegi-zamani-kendisi-sececek?page=1


22 Mayıs 2013 Çarşamba

Vermont’ta Ötenazi Yasallaştı

KAYNAK: TURKISHNY

Vermont’ta Ötenazi Yasallaştı


  



ABD'nin Vermont eyaleti, yıllar süren tartışmalardan sonra   Pazartesi günü doktorların 

ölümcül hastalara ötenazi uygulayabilmesine izin veren dördüncü eyalet oldu.
Vali Peter Shumlin tarafından imzalanarak yürürlüğe giren yasanın uygulanmaya başlaması için Eyalet Sağlık Bakanlığı’nın bir dizi düzenleme hazırlanması gerekiyor.
Yetkililer, eyalette doktorların yılda 10 ila 20 kişiye ötenazi uygulayacağını öngörüyor.
Tartışmalı yasanın destekçileri ölümcül hastalıklarla mücadele edenlerin kendi hayatlarını sona erdirebilme hakkı olması gerektiğini savunurken, yasaya karşı çıkan çevreler ötenaziye izin verilmesinin özellikle yaşlıların baskı altına alınması suretiyle kendi hayatlarını sona erdirmeye yönlendirilmesiyle sonuçlanabileceğinden endişe ediyor.


18 Mart 2013 Pazartesi

Özürlü Değil Zeka küpü Çıktı

Kaynak: Takvim Gazetesi



Özürlü değil zeka küpü çıktı

Özürlü değil zeka küpü çıktı
Anne karnında omurilik felci olan ve doktorların 'zeka özürlü' diye almak istediği Makbule, dünyaya geldiğinde herkesi şoke etti! Israrlara rağmen annesinin aldırmadığı çocuk üstün zekalı çıktı


Hayat mucizelerle dolu... Bu mucizelerden birinin adı da Makbule. Omurilik felci olduğu için yürüyemeyen, ancak üstün zekası ile ailesinin gururu olan 8 yaşındaki Makbule'nin dünyaya geliş hikayesi oldukça ilginç. Üçüncü çocuğuna hamile kalan Şaduman Şeker, 2 aylık hamileyken kontrol için özel bir hastaneye gitti. Anne ve bebeğin sağlıklı olduğu söylendi. Aradan 4 ay geçtikten tekrar hastaneye giden anneye doktor, "Çocukta omurilik felci var. Ayrıca zeka özürlü. Uzaylılara benzeyen koca kafalı bir çocuğun olacak" diyerek bebeği almak istedi.

YAŞITLARINDAN ÇOK İLERİDE
Acilen bebeğin kalbini durdurup yaşamına son verilmesi gerektiğini söyleyen doktorun sözleri karşısında anne şoke oldu. Başka doktorlar da aynı şeyi söyledi ama; Şaduman Şeker evladına kıyamadı. Her şeye inat bebeğini dünyaya getirdi. Makbule, felçli doğdu. Ancak zaman ilerledikçe zekasında bir özür olmadığı fark edildi. Yapılan testlerde Makbule'nin üstün zekalı olduğu ve zekasının kendinden 4 yaş büyük çocukların zekasına denk olduğu ortaya çıktı. Omurilik felci nedeniyle yaklaşık 20 ameliyat geçiren Makbule 8 yaşında ve 3'üncü sınıf öğrencisi. Okula gidemediği için haftanın 3 günü öğretmenlerin evine gelerek ders verdiği Makbule'nin derslerinin hepsi pekiyi.

ÖTANAZİ TEKLİF ETTİLER
Doktorlar, omurilik felçli doğan Makbule'yi, anne karnındayken kalbini durdurup ötanazi yoluyla yaşamına son vermek istedi. Bu teklif karşısında şaşkına dönen anne Şaduman Şeker, "Kapıyı vurup çıktım. Makbule ile hayatın anlamını öğrendim" dedi.

'DOKTOR OLACAĞIM'
Büyüyünce doktor olmak istediğini söyleyen Makbule, zekasıyla çevresindeki herkesi şaşırtıyor. Bugüne kadar 20'ye yakın ameliyat geçiren Makbule, yürüyeceğine olan inancını da koruyor.


Yunus TİRYAKİ

3 Mart 2013 Pazar

Ötanazi hak olmalı / Serdar Turgut

http://www.haberturk.com/yazarlar/serdar-turgut-2025/824045-otanazi-hak-olmali

01 Mart 2013 Cuma, 09:13:49*Güncelleme: *13:45:25   

İNSANIN kendi hakkında kolay, nispeten acısız ve çabuk ölümü seçme hakkı
olan ötanazinin Türkiye'de tamamen yasal hale getirilmesinin, ciddi bir
toplumsal diyalogdan sonra kolektif bilincimizde kabul edilmesi ve
yerleşik bir hayat tarzı haline gelmesinin gerektiğini düşünüyorum ve
bunu savunuyorum.
Yaşım gereği ölümü biraz daha yakından hissetmekte olduğumdan dolayı
bunu söylediğimi düşünebilirsiniz. Çok da haksız sayılmazsınız,
yaşlanmaya başlayan insanların gençlere göre ölümü daha çok
düşünmesinden doğal bir şey yok.
Ancak Irvin Yalom'un mükemmel kitabı "Güneşe Bakmak Ölümle Yüzleşmek"te
gösterdiği gibi, ölüm korkusu bizim peşimizi neredeyse çocukluktan
itibaren bırakmıyor.
Ölünceye kadar onun korkusuyla yaşıyoruz. Yaşlanırken daha yoğun
düşünüyor olabiliriz, ama şimdi bana, "Acaba gençler mi yoksa yaşlılar
mı ölümü daha çok korkarak düşünüyor" diye soracak olursanız, emin olun
bir net cevap veremem.
"Hayatını dolu dolu, bildikleri gibi yaşamış olan yaşlılar, daha
önlerinde yaşayacak çok şeyi olan gençlere göre daha az korkuyorlardır"
diye düşünüyorum. Hem sonra yaşanmışlıkla gelen bıkmışlıklar ve
tekrardan sıkılmalar da devreye giriyor. Bu yüzden emin olun, bu öneriyi
şimdi bu yaşımda ortaya atmam sadece kendimle ilgili aldığım bir karar
değil.
Mesele evimizde son günlerde çok tartışıldı da ondan gündemime girdi.
Bizim evde 3 köpek 1 de kedi var. Onların bize verdikleri sonsuz sevgiye
karşı biz de onların çekmekte oldukları acıları ifade edememeleri ve
duygularını dillendirememelerine karşı çok duyarlıyız.
Kedimin adı Silvester. 2005 yılında Gümüşsuyu'nda bir evin çatı katında
Rana ile birlikte yaşarken "Artık evlenelim" dedik. Çıktık evden,
döndüğümüzde karı kocaydık. Biraz oturup dinlenelim derken çatıdan geldi
ve açık pencereden eve girdi sarı kedi. Ve girer girmez ev 40 yıldır
onunmuş gibi davranmaya başladı.
Geliş o geliş, bir daha da çıkmadı evimizden. Her yere bizimle geldi,
kıtaları aştı, maceralar geçirdi ve hayli de sıhhatli yaşadı.
10 gün öncesine kadar durum böyleydi. Sonra hastalandı, birden arka
ayakları tutmaz oldu. Yaşı insan yaşıyla 90'ı geçmiş olmalı. Hiçbir acı
çekmemesi için her şeyimizi seferber ettik. Kediler, köpekler gibi
öleceklerini anladıklarında kuytu yerlere saklanırlar, göz önünden
çekilirler; Silvester de öyle yapmaya başladı.
Baktık hali yok, veterinerler iyileşme şansının çok düşük olduğunu ve
sakatlığının geçmesinin beklenmemesi gerektiğini söyledi.
Alp'i de aramıza alıp uzun süre konuştuk. Silvester'in hayli uzun bir
yaşamı güzel yaşadığına, şimdi sakat haliyle acı çekmesinin ona
yakışmadığına, kendi egomuzu tatmin etmek ve onu birkaç gün daha fazla
sevebilmek için acı çeken bir hayatı daha fazla uzatmanın adil ve doğru
olmadığına karar verdik.
Cuma sabahı götürüp uyutacaktık onu. Sabaha karşı baktım, eceliyle
ölmüş, inşallah hiç acı çekmemiştir diye düşündüm. Bu gibi durumlarda
sevdiğinizin rahat ve acısız ölüme geçiş yapmasını istiyorsanız onun
yanında bulunurken tatlı bir uykuyla gelecek ölüme geçmesini savunmak
akılcı bir yol olarak görülüyor.
Tabii ki insanlar söz konusu olunca bizler hayvanlar kadar saf ve temiz
yürekli olamadığımızdan, eğer ötanaziyi bir hak olarak isteyeceksek,
insanın birbirine yapabileceği tüm kötülük olasılıklarından
arındırılmış bir süreç yaratmalıyız.
Bir defa ötanaziyi insanın kendisi isteyecek ve ruh sağlığı da yerinde
olacak. Doktorlar hastalık konusunda net konuşacaklar. İyileşme ihtimali
net ifade edilecek ve ileriki aşamalarda hastanın acı çekme ihtimali de
söylenecek. Ancak bütün bunlardan sonra ölüme acısız ve rahat geçme
hakkının işleme konulmasına geçilmeli.
Kendi hayatına dair rasyonel ve en güzel kararları alabilen bir insanın
o hayatı sonlandırma hakkı da olabilmeli. Ölüme güzel ve acısız rahat
geçebilme imkânı bir insanın toplam hayat kalitesini yükselten bir durumdur.
Şöyle düşünün meseleyi, bu dünyada vatandaşlarının toplam yaşam
kalitesini en fazla düşünen Nordik ülkelerinde ötanazi hakkı bulunuyor.
Onlar değerli insan da bizler niye olmayalım değil mi?

***

2 Ocak 2013 Çarşamba

The Sea İnside - Mar adentro (2004)



Yönetmen: Alejondro Amenabar
Senaryo:  Alejondro Amenabar, Mateo Gill
Oyuncular: Javier Bardem, Belen Rueda, Lola Duenas, Clara Segura, Celso Bugallo

Biçimsiz ve bozulmuş bir bedenin bekçisi olan bir insan için, yani benim için, saygınlık nedir? Ben, hayatı, özgürlüğü seven çoğu insan gibi, yaşamanın bir hak olduğuna, ama bir mecburiyet olmadığına inanıyorum  
 (Ramón Sampedro)

Eğer kaçamıyorsan ve başkalarına bağımlıysan gülümseyerek ağlamayı öğreniyorsun (Ramón Sampedro)