"Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!" Hz Muhammed sav

"Nasıl öldüğümüz kim olduğumuzu gösterir. Hayatı ölüm tanımlar..." Octavio PAZ,



18 Mart 2013 Pazartesi

Özürlü Değil Zeka küpü Çıktı

Kaynak: Takvim Gazetesi



Özürlü değil zeka küpü çıktı

Özürlü değil zeka küpü çıktı
Anne karnında omurilik felci olan ve doktorların 'zeka özürlü' diye almak istediği Makbule, dünyaya geldiğinde herkesi şoke etti! Israrlara rağmen annesinin aldırmadığı çocuk üstün zekalı çıktı


Hayat mucizelerle dolu... Bu mucizelerden birinin adı da Makbule. Omurilik felci olduğu için yürüyemeyen, ancak üstün zekası ile ailesinin gururu olan 8 yaşındaki Makbule'nin dünyaya geliş hikayesi oldukça ilginç. Üçüncü çocuğuna hamile kalan Şaduman Şeker, 2 aylık hamileyken kontrol için özel bir hastaneye gitti. Anne ve bebeğin sağlıklı olduğu söylendi. Aradan 4 ay geçtikten tekrar hastaneye giden anneye doktor, "Çocukta omurilik felci var. Ayrıca zeka özürlü. Uzaylılara benzeyen koca kafalı bir çocuğun olacak" diyerek bebeği almak istedi.

YAŞITLARINDAN ÇOK İLERİDE
Acilen bebeğin kalbini durdurup yaşamına son verilmesi gerektiğini söyleyen doktorun sözleri karşısında anne şoke oldu. Başka doktorlar da aynı şeyi söyledi ama; Şaduman Şeker evladına kıyamadı. Her şeye inat bebeğini dünyaya getirdi. Makbule, felçli doğdu. Ancak zaman ilerledikçe zekasında bir özür olmadığı fark edildi. Yapılan testlerde Makbule'nin üstün zekalı olduğu ve zekasının kendinden 4 yaş büyük çocukların zekasına denk olduğu ortaya çıktı. Omurilik felci nedeniyle yaklaşık 20 ameliyat geçiren Makbule 8 yaşında ve 3'üncü sınıf öğrencisi. Okula gidemediği için haftanın 3 günü öğretmenlerin evine gelerek ders verdiği Makbule'nin derslerinin hepsi pekiyi.

ÖTANAZİ TEKLİF ETTİLER
Doktorlar, omurilik felçli doğan Makbule'yi, anne karnındayken kalbini durdurup ötanazi yoluyla yaşamına son vermek istedi. Bu teklif karşısında şaşkına dönen anne Şaduman Şeker, "Kapıyı vurup çıktım. Makbule ile hayatın anlamını öğrendim" dedi.

'DOKTOR OLACAĞIM'
Büyüyünce doktor olmak istediğini söyleyen Makbule, zekasıyla çevresindeki herkesi şaşırtıyor. Bugüne kadar 20'ye yakın ameliyat geçiren Makbule, yürüyeceğine olan inancını da koruyor.


Yunus TİRYAKİ

3 Mart 2013 Pazar

Ötanazi hak olmalı / Serdar Turgut

http://www.haberturk.com/yazarlar/serdar-turgut-2025/824045-otanazi-hak-olmali

01 Mart 2013 Cuma, 09:13:49*Güncelleme: *13:45:25   

İNSANIN kendi hakkında kolay, nispeten acısız ve çabuk ölümü seçme hakkı
olan ötanazinin Türkiye'de tamamen yasal hale getirilmesinin, ciddi bir
toplumsal diyalogdan sonra kolektif bilincimizde kabul edilmesi ve
yerleşik bir hayat tarzı haline gelmesinin gerektiğini düşünüyorum ve
bunu savunuyorum.
Yaşım gereği ölümü biraz daha yakından hissetmekte olduğumdan dolayı
bunu söylediğimi düşünebilirsiniz. Çok da haksız sayılmazsınız,
yaşlanmaya başlayan insanların gençlere göre ölümü daha çok
düşünmesinden doğal bir şey yok.
Ancak Irvin Yalom'un mükemmel kitabı "Güneşe Bakmak Ölümle Yüzleşmek"te
gösterdiği gibi, ölüm korkusu bizim peşimizi neredeyse çocukluktan
itibaren bırakmıyor.
Ölünceye kadar onun korkusuyla yaşıyoruz. Yaşlanırken daha yoğun
düşünüyor olabiliriz, ama şimdi bana, "Acaba gençler mi yoksa yaşlılar
mı ölümü daha çok korkarak düşünüyor" diye soracak olursanız, emin olun
bir net cevap veremem.
"Hayatını dolu dolu, bildikleri gibi yaşamış olan yaşlılar, daha
önlerinde yaşayacak çok şeyi olan gençlere göre daha az korkuyorlardır"
diye düşünüyorum. Hem sonra yaşanmışlıkla gelen bıkmışlıklar ve
tekrardan sıkılmalar da devreye giriyor. Bu yüzden emin olun, bu öneriyi
şimdi bu yaşımda ortaya atmam sadece kendimle ilgili aldığım bir karar
değil.
Mesele evimizde son günlerde çok tartışıldı da ondan gündemime girdi.
Bizim evde 3 köpek 1 de kedi var. Onların bize verdikleri sonsuz sevgiye
karşı biz de onların çekmekte oldukları acıları ifade edememeleri ve
duygularını dillendirememelerine karşı çok duyarlıyız.
Kedimin adı Silvester. 2005 yılında Gümüşsuyu'nda bir evin çatı katında
Rana ile birlikte yaşarken "Artık evlenelim" dedik. Çıktık evden,
döndüğümüzde karı kocaydık. Biraz oturup dinlenelim derken çatıdan geldi
ve açık pencereden eve girdi sarı kedi. Ve girer girmez ev 40 yıldır
onunmuş gibi davranmaya başladı.
Geliş o geliş, bir daha da çıkmadı evimizden. Her yere bizimle geldi,
kıtaları aştı, maceralar geçirdi ve hayli de sıhhatli yaşadı.
10 gün öncesine kadar durum böyleydi. Sonra hastalandı, birden arka
ayakları tutmaz oldu. Yaşı insan yaşıyla 90'ı geçmiş olmalı. Hiçbir acı
çekmemesi için her şeyimizi seferber ettik. Kediler, köpekler gibi
öleceklerini anladıklarında kuytu yerlere saklanırlar, göz önünden
çekilirler; Silvester de öyle yapmaya başladı.
Baktık hali yok, veterinerler iyileşme şansının çok düşük olduğunu ve
sakatlığının geçmesinin beklenmemesi gerektiğini söyledi.
Alp'i de aramıza alıp uzun süre konuştuk. Silvester'in hayli uzun bir
yaşamı güzel yaşadığına, şimdi sakat haliyle acı çekmesinin ona
yakışmadığına, kendi egomuzu tatmin etmek ve onu birkaç gün daha fazla
sevebilmek için acı çeken bir hayatı daha fazla uzatmanın adil ve doğru
olmadığına karar verdik.
Cuma sabahı götürüp uyutacaktık onu. Sabaha karşı baktım, eceliyle
ölmüş, inşallah hiç acı çekmemiştir diye düşündüm. Bu gibi durumlarda
sevdiğinizin rahat ve acısız ölüme geçiş yapmasını istiyorsanız onun
yanında bulunurken tatlı bir uykuyla gelecek ölüme geçmesini savunmak
akılcı bir yol olarak görülüyor.
Tabii ki insanlar söz konusu olunca bizler hayvanlar kadar saf ve temiz
yürekli olamadığımızdan, eğer ötanaziyi bir hak olarak isteyeceksek,
insanın birbirine yapabileceği tüm kötülük olasılıklarından
arındırılmış bir süreç yaratmalıyız.
Bir defa ötanaziyi insanın kendisi isteyecek ve ruh sağlığı da yerinde
olacak. Doktorlar hastalık konusunda net konuşacaklar. İyileşme ihtimali
net ifade edilecek ve ileriki aşamalarda hastanın acı çekme ihtimali de
söylenecek. Ancak bütün bunlardan sonra ölüme acısız ve rahat geçme
hakkının işleme konulmasına geçilmeli.
Kendi hayatına dair rasyonel ve en güzel kararları alabilen bir insanın
o hayatı sonlandırma hakkı da olabilmeli. Ölüme güzel ve acısız rahat
geçebilme imkânı bir insanın toplam hayat kalitesini yükselten bir durumdur.
Şöyle düşünün meseleyi, bu dünyada vatandaşlarının toplam yaşam
kalitesini en fazla düşünen Nordik ülkelerinde ötanazi hakkı bulunuyor.
Onlar değerli insan da bizler niye olmayalım değil mi?

***